21 Aralık 2010 Salı

Anahtarı Anahtar Yapan Kilidin Kendisidir


Güvenliğin simgesi kilit... Evinin kapısını kilitlersin, dolabını kilitlersin, çekmeceni kilitlersin, arabanı kilitlersin... Somutluğunun dokunulabilirliğini ortadan kaldırırsın böylece. Hissettirmek diye bir şey kalmaz, var olanı sahiplenme başlar. Senden başka kimse göremesin, dokunamasın, hissedemesin istersin. Uzun lafın kısası, en özel parçalarını veya o parçaları içinde bulunduran nesneyi kilitlersin. Adı üstünde: özel... Senden başka kimse ulaşamazsın istersin.

Kendi dünyanın tanrısı oluverirsin bir anda. ”Bu dünyaları ben yarattım” triplerin, ”o dünyalar”ın tepetaklak olmasıyla son bulur. Kral tahtından vezirlerine emir verirken, rezillerin kilitli olduğu zindanda haline ağlarsın. Kimi zaman sinirden, kimi zaman üzüntüden...

Parmaklıklar parmak izlerinle dolarken, sırdaşın olur taş duvarlar...

”Kilitlendiğin” için özel olduğunu düşünürsün, özelini serbest bıraktığın için kendini kilitlediğini değil. Onları geri getirmek isterken daha da geri gidersin. Sırtını soğuk taşa yaslayıp, gittikçe küçülen zindanı içgüdüsel olarak durdurmak isterken, bu uğurda yaptığın her hamleyle o alanı daha da küçültürsün.

Ve sonun geldiğini fark edersin. Çıkmak, kaçmak istersin ama öyle bir şansın yok. Uzunca bir nefes verirsin. Bir köşeye sinersin kedi gibi. Soğuk taş duvarlardan sıcaklık beklersin. Bir iki denemeden sonra hiç de misafirperver olmadıklarını anlasan da neye yarar! Kendi kendini kilitlemiş bir mahkum, o soğuk taşların üstünde yatar...